19 Kasım 2010 Cuma

Nasil Anlatsam?

Nasil anlatsam, basima gelenleri, anlatilir gibi degil. Ilk defa yazmak bile istemiyorum, ki herseyi yazmama ragmen hic cekinmeden. Cekinmek degil, unutmak istiyorum, yazmaya gerek bile duymuyorum. Kayit altina almaya gerek yok bir kere daha. Hatta, keske mumkun olsada beynimdeki kaydi da silip atsak. Orasi oyle kalsin. Kara leke...Canimin acimasinin sebebi, tek umudumun elimden alinmis olmasi. Bir umudunuz varsa sizi ruyalariniza goturecegine inandiginiz ve o da elinizden aliniyorsa, siz olsaniz ne yapardiniz acaba? O kadar kolay ki, insanin basina gelmemis seylerle ilgili yorum yapmasi. Basa gelince oyle olmuyor iste. Sanki, hayatimi elimden almislar; sanki kalbimi almislar da yerine bir tas parcasi birakip gitmisler. Soktayim biliyorum insanin nasil bu kadar cirkinlesecegine dair. Hadi insan bu kadar cirkinlesiyor da, bu insani bulmanin rasyonel olasiligi nedir? Burada isi bilime devrediyor ve konuyu kapatiyorum. Insanlar degil umrumda olan, kendimim. Simdi bana nolacak? Eeee dedim kendime, Nietzsche dayin ne diyordu? Ucmayi biliyorsan dusmeyi de ogreneceksin. Hep dedigim gibi, biraz sans gerekiyor insana. Birazcik da olsa...Bide Nietzsche dayi soyle soylemis:her kim canavarlarla savaşırsa, kendisi de canavarlaşmamaya dikkat etmelidir. Sen cok yasa be dayi. Ruh hastalarin ile ugrasirken kendi ruhum da hastalandi galiba. Simdi kendimle basbasa kalip, yaralarimi sarma zamani. Amannnn neyse ne...Hersey gecer....

Simdi gelelim Fransiz ve Italyan rivierasina. Ne guzeldi Nice, ne guzeldi Cannes, St. Tropez, Bologna..Her yer guzel. Ufacik koyler, uygarlik, gulumsemek...Avrupada olmak ne guzel. 14. yuzyilda yasiyormus gibi oluyorum. Sanki etekleri kabarik bir elbise giymisim, bir saraydan digerine kosuyorum. Yemekler muhtesem. Ben iyi bir kebapci olmadim asla. Ha onu da cok severek yerim ama, olmasada olur. O kadar, o kadar cok istiyorum ki, buralardan gitmeyi. O kadar cok ama. Ne kotu sirf buralardan gitmek isterken basima gelenler, ne kadar aciyor insanin ici. O kadar cok istiyorum ki. Umut iskenceyi uzatiyor hakikaten. Eskiden hep umudum vardi, ve daha zordu. Artik umudum yok, hicbir seye dair umudum yok. Ve en guzeli bu, umudun olmadigi yerde hayal kirikligi da yok...Hersey oldugu kadar!

Guzel kitaplar okuyorum. Sanirim bana en iyi gelen sey kitap okumak...

Yeni ve iyi bir haber yok. Aman kotu haber olmasin da gectim zaten iyi haberden. O. geldi, en yakin arkadasim. Gulustuk halimize, hangimiz daha looser diye kapistik. O acik ara onde bence.

Obsesyon bir kisilik bozuklugu biliyorum ama yine de soyle bitirecegim bugunku yazimi. Hayirlisiyla bi defolup gideydim buralardan. Buralardan derken isim vermeyeyim, koordinat belirteyim. 26-45 dogu meridyeni ile 36 - 42 kuzey paraleli arasinda yer alan toprak parcasindan bahsediyorum. Hic bir inancim olmadigi halde, surekli ayni duayi ediyorum. Dort kitaptaki peygamberler duyar belki, belki de bir ilah, belki de bir insan evladi, belki de sosyal kalkinma orgutlerinden biri...Hic umrumda degil. Yeter ki birisi duysun artik sesimi ve duruma bi mudahele etsin mumkunse...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder