20 Kasım 2010 Cumartesi

Gulup Gecmek

Gulup gecmek gerekior olup bitene, soz konusu olan bir olum degilse. Cok iyimser olmak gerekiyor. Soylemek cok kolay. Bazen hic bir sey yolunda gitmiyor, hatta cogu zaman. Tabiki hayatta inandigim ana sey SANS, ve sanirim hep oyle olacak. Ama yok iste. Olmayinca olmuyor da, yapacak birsey yok ki. Bulasici bir mutsuzluk hastaligi var sanki. Delirmis gibi insanlar. Mutlu olmayi ozledim. Mutluluk diye birsey var mi? Bilmiyorum. Huzur ve guven diye birseyler var da, mutlulugu bilmiyorum.

O kadar komik ki basima gelenler. Vallahi inanamiyorum bazen. Bir kisirlik icerisindeyim, Tum yaraticiligim ve yeteneklerim elimden alinmis gibi. Depresif degilim, hatta cok da iyi hissediyorum. Sadece bekliyorum. Bazen husu icinde, bazen degil. Sabri ve beklemeyi ogreniyorum. Herseyin bir zamani olmali. O zamani bekliyorum. Bekliyorum, bekliyorum,bekliyorum...

19 Kasım 2010 Cuma

Nasil Anlatsam?

Nasil anlatsam, basima gelenleri, anlatilir gibi degil. Ilk defa yazmak bile istemiyorum, ki herseyi yazmama ragmen hic cekinmeden. Cekinmek degil, unutmak istiyorum, yazmaya gerek bile duymuyorum. Kayit altina almaya gerek yok bir kere daha. Hatta, keske mumkun olsada beynimdeki kaydi da silip atsak. Orasi oyle kalsin. Kara leke...Canimin acimasinin sebebi, tek umudumun elimden alinmis olmasi. Bir umudunuz varsa sizi ruyalariniza goturecegine inandiginiz ve o da elinizden aliniyorsa, siz olsaniz ne yapardiniz acaba? O kadar kolay ki, insanin basina gelmemis seylerle ilgili yorum yapmasi. Basa gelince oyle olmuyor iste. Sanki, hayatimi elimden almislar; sanki kalbimi almislar da yerine bir tas parcasi birakip gitmisler. Soktayim biliyorum insanin nasil bu kadar cirkinlesecegine dair. Hadi insan bu kadar cirkinlesiyor da, bu insani bulmanin rasyonel olasiligi nedir? Burada isi bilime devrediyor ve konuyu kapatiyorum. Insanlar degil umrumda olan, kendimim. Simdi bana nolacak? Eeee dedim kendime, Nietzsche dayin ne diyordu? Ucmayi biliyorsan dusmeyi de ogreneceksin. Hep dedigim gibi, biraz sans gerekiyor insana. Birazcik da olsa...Bide Nietzsche dayi soyle soylemis:her kim canavarlarla savaşırsa, kendisi de canavarlaşmamaya dikkat etmelidir. Sen cok yasa be dayi. Ruh hastalarin ile ugrasirken kendi ruhum da hastalandi galiba. Simdi kendimle basbasa kalip, yaralarimi sarma zamani. Amannnn neyse ne...Hersey gecer....

Simdi gelelim Fransiz ve Italyan rivierasina. Ne guzeldi Nice, ne guzeldi Cannes, St. Tropez, Bologna..Her yer guzel. Ufacik koyler, uygarlik, gulumsemek...Avrupada olmak ne guzel. 14. yuzyilda yasiyormus gibi oluyorum. Sanki etekleri kabarik bir elbise giymisim, bir saraydan digerine kosuyorum. Yemekler muhtesem. Ben iyi bir kebapci olmadim asla. Ha onu da cok severek yerim ama, olmasada olur. O kadar, o kadar cok istiyorum ki, buralardan gitmeyi. O kadar cok ama. Ne kotu sirf buralardan gitmek isterken basima gelenler, ne kadar aciyor insanin ici. O kadar cok istiyorum ki. Umut iskenceyi uzatiyor hakikaten. Eskiden hep umudum vardi, ve daha zordu. Artik umudum yok, hicbir seye dair umudum yok. Ve en guzeli bu, umudun olmadigi yerde hayal kirikligi da yok...Hersey oldugu kadar!

Guzel kitaplar okuyorum. Sanirim bana en iyi gelen sey kitap okumak...

Yeni ve iyi bir haber yok. Aman kotu haber olmasin da gectim zaten iyi haberden. O. geldi, en yakin arkadasim. Gulustuk halimize, hangimiz daha looser diye kapistik. O acik ara onde bence.

Obsesyon bir kisilik bozuklugu biliyorum ama yine de soyle bitirecegim bugunku yazimi. Hayirlisiyla bi defolup gideydim buralardan. Buralardan derken isim vermeyeyim, koordinat belirteyim. 26-45 dogu meridyeni ile 36 - 42 kuzey paraleli arasinda yer alan toprak parcasindan bahsediyorum. Hic bir inancim olmadigi halde, surekli ayni duayi ediyorum. Dort kitaptaki peygamberler duyar belki, belki de bir ilah, belki de bir insan evladi, belki de sosyal kalkinma orgutlerinden biri...Hic umrumda degil. Yeter ki birisi duysun artik sesimi ve duruma bi mudahele etsin mumkunse...

25 Ekim 2010 Pazartesi

Bir Son Daha...

Bir ayrilik sarkisi sec, sessizce cal benim icin. Yuregim ellerinde, oylece kal benim icin. Ibo soylesin, ben aglayayim. Bir "game over" daha. Bir yara daha ruhumda. Biliyordum yurumeyecegini, biliyordum olmayacagini ama yinede guzeldi inanmak. Inaniyor gibi yapmak. Ama olmayinca olmuyor iste...Olmayinca olmuyor!

Bir kere daha denedim eski sevgiliyi E.yi. Bu sefer guzel olacakti hersey, yer yoktu hayal kirikligina. Bitti iste. bana dusen biraz Ibo dinlemek, biraz Keith Richards. ben denedim en azindan. Asil kaybedenler denemeyenler...Olmayinca olmuyor Anilcan, dedim kendi kendime, Bosverrrrr,,,,Bosverrrrr....Her ne kadar soylendiginin aksine kolay degilse de yasamak. Asktan olunmuyor!

Yalan dunya iste, askatan olunecek gibi oluyor da kimse olmuyor. bisey olmaz yda atlatmak gerekiyor iste. Aslinda atlatilmiyor da, aman neyse ne. Bisey olmaz yani.

Ve son verirken satirlarima, haydi bunu dinleyelim sarkiyi,,,Gerisini de siktir edelim zaten. Dedim ya, olmayinca olmuyor...

http://www.youtube.com/watch?v=VeiWOR7atdA

16 Ekim 2010 Cumartesi

Umuda Yolculuk

Bir umut daha son buldu. Bu da buraya kadarmis. Cantalar toplandi, basladi yolculuk. 19 yasindan beri, umuda yolculugum devam ediyor dunyanin farkli yerlerine. Bir gun Amerika oluyor bu adres, bir gun Hong Kong. Ha yazdiklarim melankolik gelmesin kulaga, vazgecmedim; vazgecmeyecegim hayallerimden. Gittigim gun, suresi biten pasaportumu uzatiyorum, Schengen vizesine basvuruyorum. Belcika cika cika'ya gidiyorum...Eski sevgiliye...Arsivin tozlu raflarina...Baska gidecek bi yerim var da gitmedim mi? Beni kabul eden herkesin yanina gidiyorum valla. Resmen, yurt disinda yasayan madur edebilecegim birini ariyorum kendime, maddi manevi somurebilecegim. Cok sukur 4 ayi da buralarda gecirdim, I.'nin konaklama ve ekonomik sponsorlugunda. I. aplam olur bu arada, karsi cinsten biri degil malesef. Ha insan kiz kardesini tokatlar mi, bu islerin bir rajonu yok mu? var ama napayim, rajon gorecek durumda degilim. Istemiyorum ulkem topraklarina donmeyi, istemiyorum. Itten kacar gibi kacip kurtulmak istiyorum oradan. Insan, bi yerde tutunamaz mi ya? Bence, benim durumuma artik birlesmis milletler olur, uluslararasi goc orgutu olur, bi care bulunmali. Sayin yetkili, yigenim, aloooo...Sesimi duyan var mi?

Valla, hic bi sey umrumda degil. Tek derdim,o ulkede yasamamak. Bulgurumu, salcami basarim cantama, duserim yeni bir ulke yoluna. Hayatta hic ama hic bir seyden korkmam ki insanin kafasinin cok calismamasinin en iyi tarafidir, olaylari rasyonelize edemedigin icin, sonuclari da dusunemezsin. Bana Belcika'da olur, Tuvalu'da; hic farketmez. Her yerde kendim gibi nali kirik uc bes arkadas edinirim, bazen overdoz, bazen ekonomik imkanlar dahilinde ickimi icerim, ne bulursam onu yerim ki yemek cok aradigim bisey degildir. Sinirli ekonomik imkanlarimi icki ve sigaradan yana kullanmayi tercih ederim.

Burda da oyle oldu. Kendim gibi ipsiz sapsiz, tutunamayan, ordan burdan toplanmis arkadaslarim oldu. Sabahlara kadar dansettim, sarhos oldum, sokaklarda gezdim. ben bu sehri cok sevdim.

Ben hayata tutunmus, sistem insanlarindan, evli barkli aile insanlarindan hoslanmiyorum. Hep kaybedecek bir seyleri var. Bence iskaliyorlar hayati.Ha cok sukur, yuce rappim de sesimi duyuyor sanki de bisey vermiyor. Minik yavru, bide kaybetme korkulariyla bogusmasin diyerekten. Bence hayat hesap vermemek demek, kaybetme kayginin olmamasi demek. Belki de ben yonetemiyorum kaygilarimi. Ailem olmasindan bile son derece rahatsizim. Uzerimde surekli bir, koruma kollama,aman bisey olmasin, uzulmesinler ruh hali var. Kimseyle ve hic bir seyle bagim olsun istemiyorum. Istanbul yanmis desinler. Sikime kadar...diyebilmek icin Istanbul'da ne evin, ne araban ama en onemlisi sevdigin insanlar olmamasi gerekiyor. Iste o gun ozgursun. Bizim topraklari sevmememin nedeni o. Ozgur olamiyorsun. Ruheni gectim, Turk pasaportuyla nereye kadar gidebilirsin ki? Turk pasaportuyla vizesiz gidilebilen yerleri secerken sanirim, vatandadasa ekonomik kolaylik olsun diye dusunulmus. Tuvalu, St. Belize, Uganda ve benzeri, Gidis donus bileti almana gerek yok dayi, sen bi git, donuse Allah kerim, kelle koltukta turizm. Kuvvetle muhtemel ya darbe olur oralarda, ya tifo olursun, o da olmadi yilan ciyan neyim bisey sokar. Bi sekilde donemezsin ki ben destekliyorum bu yaklasimi. Nufus seyreltme projesi. Ha vizesiz ulkeler kategorisinde Japonya var zaten bi eli yuzu duzgun. Onu da, yerseee diye dusunmusler heralde...Ama sunu dusunmemisler, benim gibi bi suursuz ucuz bilet buldum diye atlar gider, sonna iki sehir arasinda tren biletini, ucak biletinden pahaliya alir. Avladi gali Japon beni, birakir mi opmeden? Ben bi anlayamiyorum derin iktisadi bilgilerime ragmen, onlar o kadar parayi nerden buluyor? Iyi dayak yemiyolar. Sahsen, ben azicik sosyal destek bulsam, 120 Euro'ya 1 saatlik tren biletini satan adami doverim. Bence dovulmeli ama..Insanda ar, haya bisey olur be. Bak aklima geldi dellendim yine. Neyse, Allah yuzume bakti da orada kredi kartim calismadi. I.'ye cakip gectim vallahi. Ben sana sonna oderim dedim. 2 kisi gidis gelis muhtemelen bir aylik maasi falandi o zamanlar. Ki, ben de asla odemedim. Hatta konuyu da acmadim daha. Cok da uygun bi yerimis Caponya der gecerim, Oralara giderseniz muhakkak trenle seyahat edin, diye de eklerim.

Kendime zaman verdim. Bu yil sonuna kadar boyle yasayacagim. Sonra, gozden gecirecegiz hayati. Ha, hayatin da cok gotundeymis benim planlarim. O ayri konu!

Komik bir haber. Bugun pazar, tez danismanim yuksek lisans tezimi carsamba gunu teslim etmemi istedi. Ben sadece, tabiki hocam dedim. Denecek baska bisey yok zaten. Bi siktir git isine denmez yani, hayir denebilir de kendisi cok sevdigim bi insandir. Akli salim bi insan nasil boyle bisey soyler?

Neyse, Cevat Kelle Hong Kong'dan bildirdi. Hic umudun bitmedigi bir yerlerde goruselim diyecegim ve arkasindan elimi belime koyup, gokyuzune bakarak bir mesaj verecegim. Bi umudumuz da gercek olsa artik diyorum...Yetkili merciye ulasmistir umarim!

6 Ekim 2010 Çarşamba

Benden Gecti Ask

Guleyim mi, aglayayim mi bilemiyorum. Icip icip eski sevgilimi aradim. Beni birakip gideni, hani sozler verip asla tutmayan, ruh hastasi olan falan filan. Cok sukur benim portfoyumde,bir insanin ruh hastasi olmasi belirleyici bir ozellik degil ancak ortak ozellik olur. O yuzden biraz daha spesifik tanim yapalim. Yalanci, ruh hastasi, kisiliksiz, vizdansiz ve zalim olan diyelim.

Her neyse, ben icip icip bunu aradim. Numarayi nereden buldum? Ismini google ettim. Arabasini satiyormus, sahibinden.com gibi bi siteye ilan birakmis. Zaten daha once de asessiz telefonlarla taciz ettigimi yazmistim. Neyse, bu sefer konustum, ben Anil deyip kapattim ilk once. Iki gece sonna, aradim konustuk. Bunun, evlat edindim dedigi, uzun yillar once olen ablasinin cocuklari vardi. Cocuk dediysem essek kadar insanlar yani, benle falan yasitlar. Bunlarin biri Avustralya'da yasardi.Cocugu olmus ve tabiki evli degil. Ama kiz arkadasi uyusturucu bagimlisi oldugu icin, cocugu Belcika'da dogurup Avustralya'ya geri donmus. E, babanin da isi gucu yok duzenli. Bebek de kalmis benimkinin eline. Baba gidip arada bi part time calisiyor, benimki de gunduz cocuga bakiyor. Adamcik, cocuktan torunum diye bahsediyor. Gozumuz aydin yani, sevgilimin torunu oldu.

Hala ayni adam. Asla tutulmayacak olan sozler, yalan ve dolan...Neyseki, ayni kalp ikinci defa kirilmaz. I. bana diyor ki, Anilchan sakin bir delilik yapip bu adama inanma. Len inansam n'olur? Kaybedecek bir sey mi var? Zaten, ne is var ne guc. Kariyerimi biraktim senin icin, diyemem. Ortada bir kariyer yok. Cocuk da yaparim, kariyer de desem, erken menapoz var. Zaten aylardir regl olmuyorum, cocuk yapmak gibi bi olasiligim da yok. Para yediremem, kendi yiyecek param bile yok. E daha ne?

Seviyorum, kaybedecek birseyi olmamayi. Insan bi hafif oluyor, rahat oluyor. Iyi bi isim gucum varken, param varken boyle degildim. gergindim, kaybetme korkularimi yonetemiyordum. Iyi kiyafetlerim, kuafor derdim, kuru temizlemeci, temizlikci derdim vardi. O yuzden cok seviyorum yeni hayatimi. Ayni sort ve tshirt'i giyiyorum on gundur. Birikince yikanacaklarim I.'nin evine atip geliyorum. I.'yi tokatliyorum arada. Insan kardesini tokatlar mi? Bence tokatlar, tokatlanacak kimse yoksa...

Du bakalim I., tum cabam seni kurtarmak. Arsivin tozlu raflarina dondum bakalim...

Buralarda, benim ne bi sevgili, ne de erkek bir arkadas bulmam soz konusu degil. Ha, cuma cumartesi gecesi sabah besten sonna herkes sevgili. Sikaktaki kediyi bile duzebilir yani kanimca sokaktaki beyaz derili adamlar. Soyle bir cikarim yaptim. Rusya ve diger dogu bloku ulkeleri zaten sampiyonlar ligi, bize ekmek cikmaz, Asya'da mumkun degil, sirf Asyali kiz icin gelen adamlar var. Guney Amerika, zaten herkes oralara efsane latin kadinlarinin pesinden gidiyor. Ben anca, Avrupa'da white trash denilen, gelir seviyesi dusuk, az egitimli, saat 19.00 itibariyle zom, ingilizce ogretmeni bi adam bulurum. Alt kumede topumu kostururum. Ha o da mumkun degil, oralara gidecek vizem yok. Elde var sifir...Son durum budur...

3 Eylül 2010 Cuma

Eskimis Asklar

Cok komik, deli karinin tekiyim ben. Iki gun, insan gibi yasadim, gun yuzu gordum ya, hemen aranmaya basladim. Ilk is, eski sevgili adaylarindan birini aradim. Ki bence, kendisi delimsek, yari sizofren, paranoyak bi arkadastir. Ha bu teshisleri ben koydum, resmi bir teshis yok yani bir uzmandan. Neyse, adamin telefonu degismis, bezmedim sirketini aradim, yeni numarami biraktim. Adam sallayip aramadi, ikinci defa tekrar aradim, asistanina sordum, kendisine ilettiniz mi mesajimi diye. Bu arada, abimizin agir cezada yargilandigi gunler olmustu. Aceba yeniden mapusa mi girdi diye dusundum. Yok yani mapusa girdiyse, gerekirse adli olarak giricem olaya kafaya koydum bir kere. Sanirim burdan anlasilabilir, takildigim adamlarin kalitesi. Kader mahkumu diyelim...

Yeni telefonuma, ozel numaradan aramalar geliyor. Artik bir sapigim var. Bence, ta kendisi...Cok mutluyum cok. 30 yasina geldim de, bi sapigim bile olmadi bugune kadar. Calistim, cabaladim kendime yeni bir sapik yarattim. Miras degil alinteri....

Eski, daha da eski bir sevgilim olmustu. Ama hakikaten cok eskilerde. Onu da aradim, kendimce havami attim. O da mail gondermis, hep ozlendigini bil diye. Ulen adi serefsiz, pezevenk, deyus zamaninda niye kiymetimi bilmedin diyecektim de, cok onore oldugum icin acmadim agzimi.

Aaa, daha da onemlisi en guncel olan, canimi yakan, anami siken adami da aradim. Konusmadim da yani, onun sesini duydum. Eski defterleri kapatmak icin gerekiyor sanirim bu. Gerci uc kadeh saraptan sonna tum eski defterler tekrar acilir bence ama yine de, ohhhhh, sefam olsun. Hepsini afise edicem bu adi serefsizlerin. Yine de dilimde bir sarki bugun,

All I wonna say is that, they dont really care about us.....

2 Eylül 2010 Perşembe

Gecmiste Yasamak Uzerine

Gecmiste yasanmiyor evlat..Tum hatam budur belki. Gecmiste yasamak ama hep gecmiste. Gecmiste yasanan, tekrarlayan aksiliklerin yeniden yeniden karsima cikacagini sanmak. Ama gecmiste yasanmiyor. Aniden, isik hiziyla, bir anda aklima dustu. Sanki bir aydinlanmaydi. Hersey iyi olacak sacmaliklarinda degilim. Ama gecmiste yasanmiyor. Atalariyla gurur duyan, ama bugun geri kalmislik endeksinde Afrika ulkeleriyle ayni kulvarda olan salaklardan ne farkim kalir ki o zaman. Sen kendinden ibaretsin. Tabiki cok uzucu, birilerine yuru ya kulum diyen evrenin,( donem donem uc ya kulum, bosver yuruyerek vakit kaybetme dedigi insanlara ve onlarin turlu dangaliklarina sahit olmusumdur, ki bu apayri bir yazi konusu olur) digerlerini bu kadar hirpaliyor olmasi. Hatta uzucuden ote, sinir bozucu. Cok cok kizginim ben zaten herseye.

Birgun demistim O.ye, soyle bir tanrinin yakasindan yapissam, Neden desem, silkelesem hirsim gececek. O.'nun cevabi, Anilcan ya silkeleyecek, yakasina yapisacak kimse yoksa n'olacak?

Yasayalim, gorelim...Baska gercek yok! Yasiyor olmaktan baska gercek yok. Kronik umutsuzluk teshisi koydum kendime. Ama napayim, icimden boylesi geliyor. Tamam, kendim yapi olarak depresif bir modelim ama durup dururken de bu kadar sizlaniyor olamam heralde. Neyse...Birak, bu konu da daginik kalsin, diger bir cok konu gibi...

Olmainca olmuyor, kismetten ote gitmiyor gibi gercekleri kabul ettim yas kemale erince. Hakikaten, olmayinca olmuyor.

Aman diyorum kendime, aklini siktimin salagi sana mi kaldi bunlari dusunmek? Yuru git isine deveeeee!

27 Ağustos 2010 Cuma

Yorgunum Dostlarim...

Yorgunum dostlarim, yorgunum artik. Vefasiz yillara darginim artik a dostlar. Kolum tutuldu, sag omzum iptal, kanal tedavisi yaptirdigim disim iltihap kapti. Ben Hong Kong'dayim ve sigortam yok. Susuyorum, bazen susmak gerekiyor, susmaktan biktim. Biktimmmmm diye ciglik atmak istiyorum. Sanki bir ciglik alip goturecekmis gibi herseyi, sanki bir ciglik icimdeki nefreti, ofkeyi, darginligi, umitsizligi alip goturecekmis gibi. Sanki bir sinir krizi gecirsem, sovsem, savsam, aglasam, cigrinsam, hersey geride kalacak gibi. Firtina oncesi sessizlik bu, onu da biliyorum. Bir adim gerisindeyim isyanin, cinnet gecirmenin...Sadece bir adim. Belki de coktan astim o siniri, bilemiyorum. Cok canim aciyor cok!

Savruluyorum, sadece savruluyorum ordan ora. Bana ait olmayan bir hayat bu. Ben bu degilim, boyle degilim. Hayat boyle iste. Sen hayaller kurarken basina gelenler. Sans diye birsey var, birilerini alip sinifin en arka siralarindan en one atarken, digerlerinin hakettiklerini bile elinden aliveriyor. Yillar yili yolunu bekledigim, gozunun icine baktigim, dokunurken titredigim adami, her sabah, kosarak gittigim, gece yarilarina kadar bikmadan usanmadan calistigim isimi aliverdi elimden. Bundan 4 yil once neler hayal ederdim. Deli gibi asik oldugum bir adam, deli gibi asik oldugum bir isim vardi. Bugune bak...Sadece bir kere daha, siyah elbisemi, kirmizi ayakkabi giyip, kivircik saclarimla o adama kosmak isterdim. Hesabi odemek isterdim, bilsin ki benim de maddi bagimsizligim var diye, bir kere daha tobul ellerine dokunmak, kokusunu icime cekmek isterdim. Olmaz biliyorum ama ben yine de cok isterdim. Bir kerecik daha...Dilimde bir sarki oldu gercegim.

Giderek aci vermez biten seyler
Kayitsiz bir razi olus baslar
Aldirma deli gonlum, giden gitsin sen sarkiar soyle icinden bosver

http://fizy.com/#s/1lril6

26 Ağustos 2010 Perşembe

Yeni Hayat


Hadi yeni hayatimi annatayim. It gibi sabaha kadar sokaklarda icki icerek, kariya kiza bakarak geciyor geceler. Hic yeni birsey yok. Bir iki is kovaliyoruz, hepsi son asamada. Bakalim, gorecegiz. Hi deyince olmuyor bu isler.

Yinede cok guzel Turkiyede yasamamak. Hic ama hic ozlemiyorum vallahi. Sadece arkadaslarimi ozledim, onlar da bu berdus hayatina cok kolay uyum saglarlar zira. Babam olsa ne derdi, berdusun arkadasi berdus olur.

Icki cok ucuz, sigara pahali. E., yeni ev arkadasim kendisi, cok komik ya. 30 yasinda geldigim noktaya bakin, evde kaldim, bir ev arkadasim var, belirli bir isim yok, sabahlara kadar bar pavyon geziyorum. Her genc kizin ruyasi :-))

Sonum ne olur sorusunun cevabini dusunmekten yoruldum. Bir de boyle yasayayim bakalim hayati. Bu vakte kadar hep sorumlu, gercekci, caliskan bir insandim. Son duragim, 30 yasinda Hong Kong pavyonlari oldu. Bakalim boyle kaygisizca yasarken son durak ne olur? Kesinlikle kaygiliyim, cok cok kaygiliyim ama bir seyi biliyorum artik, sen secemiyorsun bicok seyi. Hayat seni alip goturuyor, tamamen sanstan ibaret bence hayat. O olmayinca olmuyor, sen parcala kendini. Amannnn, ne olacaksa olsun....
Asagidaki de, bugunun sarkisi olsun. kral fm sekli Hong Kong'lu A.dan tum sevenlerine...

http://fizy.com/#s/1ahwoa

22 Ağustos 2010 Pazar

California


Nede guzelmis California. Melekler sehri Los Angeles hayal kirikligi sadece. San Fransiscooooo, ruyalarimin sehri olarak kaldi.
Cok cok guzeldi. Las Vegas son duragimdi. Bir kere gormeye deger, onun disinda bes para etmez gozumde. 2 gun,3.gun olay mahalini terketmekte fayda var. Ve Steinbeck'in Canery Row'u, Sardilya Sokagi. O sokaklarda yurumek. Salinas, ah Salinas. Fahiselerin, iyi kalpli ama yoksul insanlarin arka sokaklari, genelevleri, gocmenleriyle Salinas.

Keske komik birseyler olsa hep birlikte gulsek, ama yok. Zor gunler...Sancili bekleyis devam ediyor. Yeni yerler gormek ne guzel sey aslinda. Yada benim gibi, hayati ayakustu yasayan insanlara iyi geliyor bu gezme isleri. 30 yasina geldim hala tek derdim, yiyelim, icelim, gezelim. Bak yine ayni soru, nasil bir insanim ben ya? Babam olsa ne derdi, BERDUS!

Bu arada, her yerde, herkes Ejderha Dovmeli Kiz'i okuyor. Go Lisbeth goooooo!

5 Ağustos 2010 Perşembe

Soyleyemediklerim


Simdi bir seyler soylemek lazim. Keske, umudumdan once bitseydi omrum.
Umutsuzluk hastaligina tutuldum, gecmiyor ne yapsam. Cabalarken, ellerimin arasindan kayip gidiyor hayat. Ve caresizlik...
Bitip tukenmeyen bir caresizlik. Ask alindi elimden, is alindi. Siradaki?

Talihsizlikler firtinasi hukum suruyor ruhumda. Sonsuz bir kabusu yasiyorum sanki, uyanamiyorum. En kotu tarafiysa o kabusla yasamaya alistim sanki. Basarisizliklarin, hep yarim kalan islerin, belki istikrarsizligin surukledigi bir limandayim. Bu aralar Meksika Korfezine dusmus bir kus gibi hissediyorum. Ben basimi cikarmaya, gozlerimi acmaya calistikca uzerime uzerime geliyor petrol tabakasi. Kapkara...

Yoruldum, cok yoruldum. Intihar etmek bir secimdir, hayatina son vermek. Belki de son yillarda beni en uzen seye cozum olur. Ne askta ne iste hic soz soyleme hakkim olmadi, benim hayatima baskalari karar verdi. E. bile cekip giderken, benim iyiligimi dusundugunu soyleyecektir muhtemelen. Mumkunse iyilik yapmayin bana artik, n'olur, n"olur, cok canim aciyor. Belki intihar etmek, bir yerden kovulmadan, terkedilmeden, onlar beni gondermeden benim olay mahalini terketmemdir. Istifa etmektir hayat adli muesseseden.

En iyiler genellikle
intihar ederler
sadece kaçmak için
ve o geride kalanlar
asla tam olarak anlayamazlar
neden biri
onlardan kaçmak istesin ki..! der Bukowski...

1 Ağustos 2010 Pazar

Biraz Sessizlik



Susarak yasamayi ogreniyorum. Suskunlugum o yuzden...Gececek biliyorum. Canim cok yaniyor, icim aciyor, sanki parca parca etimi kopariyorlar, nefes alamazmisim gibi oluyor. Biliyorum ama, hepsi gececek...Hepsi gececek ve kaldigi yerden devam edecek hayat, kalanlar icin. Ben hep kalanlardan olurum, birileri gider, ben sadece arkalarindan bakmakla yetinirim. Bir kere, sadece bir kere, sadece bir kere, sadece bir kere, sadece bir kere istiyorum. Bir dilegim var sadece...Ama olmaz biliyorum.

Yorgunum, caresizim, el kapilarinda bicareyim...

Buyuk usta Marquez'in sozu geliyor aklima, O oyku artik gecmiste kaldi, simdi onemli olan bir sonraki. Ya ben neyi bekliyorum usta?

13 Temmuz 2010 Salı

Sence Sen Psikopat misin?


Kuala Lumpur'dan sevgilerle.Turkiye Malezya olur mu tartismalarinda son nokta, deli Turk Kuala Lumpur'da. Olay mahalinden bildiriyor. Mumkunse olmasin, nolur olmasin. Pek fena vallahii. Neyse, boktan, bes para etmez bir yer Kuala Lumpur.
Bundan sonnasi benimle yola cikacak olanlara ders olsun. Mikican'in basina gelenler.

Kuala Lumpur'da yagmur ormanlarina gittik. 3000 merdiveni tirmanip, zirveye cikmak gerekiyor. Mikican, manzaraya bakarik adamim dedim. Hoplaya ziplaya turku cigirarak cikmaya basladim ben. Yolun yarisinda Miki nolur duralim, benim basim donuyor, sanirim tansiyonum dustu sicaktan dedi. Bi baktim, ates gibi yaniyor. Allah dedim ve oturttuk golgeye. Soyduk ustunu basini, basindan asagi soguk su doktuk. Bi sogut golgesi bulup yatirdik, bekledik basinda falan. Sonna yagmur basladi, yol kapanmis, geriye donus yok. Dediler ki biraz daha cikin, ip koprulerden doneceksiniz. Mikican, yari baygin 300 metreye kadar yukselen ip koprulerden gecerek tamamladi yagmur ormanlarindaki yolculugunu.

Penang'e gitmek icin araba kiraladik. Otobanda araba bozuldu, yolun kenari bataklik. 2 saate yakin gunesin altinda, batakligin kenarinda, 110 derece sicakta bekledik. Bu arada cok yardimsever oldugunu dusundugumuz, bir takim gaspci, tecavuzcu arkadaslar ugradiysa da basimiza bsey gelmeden atlattik. Avis, yeni araba ve cekici getirdi.

Penang'e ulastigimizda, Mikican yavrum, parasute binelim, super manzara oluyor, dedim. Kac metre yukselir dedi. En fazla 3, bilemedin 5 metre dedim; 6 olmaz yani. Bindik. Mikinin son sorusu, su kac metrede beton etkisi yapar; oldu. Mikican dostum yannis annama, bizim oralarda u kadar yukselmiyorlardi dedim. Manyak derler adama zira, yada yalanci. 5 metre nereee, 70-80 metre nereee.

Son destinasyonumuz Langkawi adasiydi. Dejavu olacaksiniz ama, Mikican yavrum jetski'ye binelim, aciklarda super manzara oluyor dedim. Tamam dedi, ben bastim gittim turku cigirarak. Tam, acik ara yendim ben de Miki nerde kaldi acaba diye baktim ki, Allah dedim gorunurde yok, panikle geri dondum. Bos besik goren Fatma Girik gibi bakindim, amanin caaanim Miki derkene sudan cikti. Beni yakalayayim derken, dusmus. Neyse, fedakar bir arkadas gibi, atimin terkisine attim kiyiya goturdum Miki'yi. Baya su yutmus minik yavru.

En son hikaye, bisiklete binelim dedim. Hem ne bogulursun, ne bayilirsin. Sifir tehlike! Ben hirsiz olayim, sen polis; beni yakalamaya calis dedim. Arada lulululu polis sireni sesi de yap ki gercekci olsun dedim, bastim gittim turku cigirarak. Bi sure sonna arkama baktim kimse yok. Geri dondum, kalabalik gordum. Kesin Miki ile ilgili dedim ama. Miki dusmus tabiki, otel gorevlileri yardimci olmuslar.

Mikicanim, adamim noldu? dedim. Cevap aynen soyle, sence sen psikopat misin? Daha once manzara seyredelim dedin, hikaye 600 metre yukseklikte cam tabanli bir teleferikte bitti. Son 5 gundur, basima gelmeyen is kalmadi. Daha beraber 2 gunumuz var, annemin telefonunu vereyim, basima bir is gelirse ararsin dedi.

Bence, ben psikopat miyim? Aman psikopatsam psikopatim, kime ne? Birince derece yanik teshisi ile hastaneye kaldirilabilirim her an. Ben canimin derdindeyim.

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Ejderha Dovmeli Kiz


Bundan sonnaki kahramanim kendisi, hatta anti kahramanim. Bastir Lisbeth, kotulere karsi, zalimlere karsi...

Sevdigimi koluma takarim, Bebekte uc bes tur atarim sarkisiyla eglenen salaklara inat bastir, birakip gidenlere inat, yalan soyleyen, oyalayan, kalbimizde actigi yaralar hic kapanmamis olan adamlara inat bastir. Belki bir gun dunya baska bir yer olur diye bastir...

Bense seni destekliyor olacagim, en neseli anlarimda soyledigim sarkimla. Teyyyy, teyyyy, teyyyyyyy!

http://fizy.com/#s/1ail1b

Seytanin Oglu


Omru hayatimda bir kere paraya kiyip psikiyatra gitmisligim var. Psikiyatrist ile diyalogumuz su sekilde gelisti. Neden psikiyatrist ihtiyaci duydunuz dedi. Arkadasim, paranoyak oldugumu dusunuyor dedim. Teshisi koyan arkadas psikolog mu, psikiyatir mi dedi. C sikki hicbiri, bankaci dedim. E, o zaman nasil teshis koyuyor, kendisini meslekdasimiz saniyorsa, belki o sizofrendire benzeyen bir cevap vermisti. Nedense aklima geldi, burada I.'nin arkadasinin cocuguna koyfugum teshis nedeniyle. Ahir omrumde , hayalet avcisi da olmak varmis.

Mogolistanli kadincagiz kahvaltiya cagirmis. Bide benim gibi hayalet, ecinni, cakra islerine inanan Chris var, Brezilyali delimsek bisey. Kadinin evinde hayalet gordugumuzu, kotu gucler oldugunu iddia ettik. Dikkatinizi cekerim, bunu kadinin yuzune oyledik. Sonna, hayaletin ikamet ettigi odayi bulmak icin odalari dolasirken, kadin cocugunun yaptigi fotograflari gosterdi. 9 yasinda cocuk, tabut, olu, mezarlik, kasvetli karalamalar yapmis. Ayni korku filmlerindeki gibi. Ve o an Chris ile karar verdik. Seytanin oglu orada. Seytanin oglu yukardaki fotonun erkek versiyonu olsa gerek yada onun gibi bisey. Daha once gormuslugum yok Allah icin. Gormuslugum olsa, aninda koyarim teshisi de. Chris arkidesim, belki de cocuk normal, gorduklerini resmediyor dedi. Kadinin kocasi Ingiliz, Ingiliz konsolosluguna isimsiz mektup gonderecegiz. Seytanin Ogluda olsa, anasini oldurmez heralde ama babasini oldurebilir bence. Konsolosluga, bir vatandasinizin can guvenligi tehlikede, gerekli onlemleri alin diye uyari mektubu gonderecegiz. Exorcism yapacak bir tanidigi olan varsa Hong Kong tarafinda el kaldirsin yani.


Sanki hic dert yoktu, bide komsunun oglunun seytan cikarma isi cikti bak simdi. Musadenizle ben simdi gitmeliyim, arkidesin oglunu kutsamam lazim!

1 Temmuz 2010 Perşembe

Portakal Agaci Insani


Yeniden Hong Kong'dayim ve ne cok sey var aslinda annatacak. Bazen biraz komik, bazen biraz trajik.
Aklimda tek sey var, ben neden portakal agaci insani gibi sofralar kurup, aile buyuklerimle bir araya gelmiyorum? Hadi aile insani degiliz de, neden sofralar kuramiyorum? Kiskanmiyorum ama cok ozeniyorum o kiza, ne kadar kanaatkar, huzurlu...Bide bize bak len, nerden tutsan elinde kalan bir hayat. Paramparca,ayiyayayyiyaaaaa, paramparcaaaaa...

Nitelikler vasat, beklentiler super yuksek! Hadi nitelikten zaten gectim de sans da yok. Allah sonumuzu hayir etsin a dostlar. Bak yine hafakanlar basti...

Bak yine hanim kizimiz, sofrasini kurmus, ailesini cagirmis, dedeciginin hayir dualarini almis. Vallahi insan evladi. Allah belani versin dedim kendime, sen de hala life in love havalarinda takil bakalim...

23 Haziran 2010 Çarşamba

Sanghay Expo


Tren istasyonuna gittik Miki ile. Kimi ortada isiyor, kimi tukuruyor. Ilginc insanlar bu Cinliler. Bambaska bir yer.Kimse bir kelime ingilizce bilmiyor. Herkes birbirini itip kakiyor. Ben de cigirtkan, dovusken ve kaba mizacimla bunlara cok kolay uyum sagladim. Tren istasyonunda siraya girmiyorlar, sadece bir kargasa var. beklemek canima yetti. Mikiye dedim, yigidim sen burda kal, ben kalabaligi dagitayim, kahramanca carpisarak. Elimde de kocaman bi semsiye. Vuyyyyyyyyyt hafakanlar basti diye bagrirarak dalmisim kalabaliga. Insanligi ogreticem size diyerekten, Allah ne verdiyse diyeyim ben size. Fiziksel ustunlugum cok yardimci oluyor ama hayatta kalmama. Super yaaa...Cok cok sevdim ben buralari, cok isterdim buralarda kalmak, yasamak. O kadar cok sevdim ki! Bir kac gunlugune de olsa issizligi, tezi ve baska herseyi unuttum. Cok alisik olmadigim bi duygu ama sanirim mutluyum. Yok ben mutluluga inanmam, egleniyorum, huzurluyum. Herkes her yerde kumar oynuyor. Ben de katiliyorum onnara, kahkahalar atiyoruz. Sanirim, bul karayi al parayi cinsi. Bagris cigris,kargasa, nasil bir dinamizm bu. Ben buraya aitim...

Expo'dan bahsetmeden olmaz tabi. Utancla soyluyorum ama, ulkemin pavilyonu basitlik, cirkinlik ve manasizlikta ilk uce kesin girer. Begenmedigim Dogu Avrupalilarin bile bir pavilyonlari var, millet sirada. Cok sukur, Turkiyeninkinde kimsecikler yoktu.
Yinede, HER ZAMAN HER YERDE GONLUMUZ SENLE TURKIYE...

17 Haziran 2010 Perşembe

Iste Cin


Huangzhou'ya geldim. Nasil bir insanim ben ya? Nasil bir sans bu? Urumci'nin yil donumunde geldim Cin'e. Alarma gecmislerdir ugursuz Neco geldi diye. Cin Konsoloslugu Turklere vize vermeyi durdurmus. Sanirim, Turklerin dunya uzerindeki imaji, bir grup eli bos insan, gemiye, trene falan dolup uzerlerine vazife olmayan konulara mudahele ederler. Tamam, biraz kolay gaza geliyoruz ama...Asil dangalak, FIFA'ýa vuvuzelayi engelleyemedikleri icin dava acan Izmirli avukat. Len manyak, sana demezler mi, senin ulken burada bile degil diye. Turkler cildirmis olmali...

Neyse, Yongfu koyune gittim. Cin'de hac bolgesi. Haci deyze deyin bundan sonna bana. Tapinak gezdim, tutsuler yaktim.. Cennet gibi masallah vatanin bu kosesi. Emme velakin, diyeceklerim var. Sanirim, insan olan insan buralara gelmez diyerek otele fazla yatirim yapilmamis. Ha gelen de zati dangalaktir felsefesiyle yola cikilarak buralara bu parayi istiyorlar bence. Ama hakikaten insanda bi utanma olur, bi durur dusunur yani buraya bu parayi isterken.

Bildigin 4 duvar, 2 sandalye. Zaten tepe bayir. Beni terlikle geldim, tirmanislar icin kostumum musait degil. Hakkatten doga muhtesem ama nedem dogayi? 640 metreden gecen teleferige bindim. Oh my godddddddddd!

13 Haziran 2010 Pazar

Homesick


Inanmasi zor ama homesick oldum. Yok lan, rahat batti bence. Isim siralamasiyla, B,D,G, O, Y, cok ozledim hepinizi yaaaaa.
Kendimi alkole verdim, tutmayin icicem.

Bence ben delirmisim. Eskiden fulsac icerdim ucuz diye, ama vallahi bir duzelme olmadi. Ya ucuz da olsa, insan en azindan bi pleasebo etkisi bekliyor;o da yok. Bilmeyenler icin not: Fulsac, ssk'nin prozac'i.

Yok yok, bunlarin hepsi cinnet oncesi sendromlari. Gucci'den, Prada'dan nasil aliyor bu cekik gozluler. Cinnetim depresti onlari gorunce. Indirimde canta 6000 Euro kapanin elinde kaliyor. Hakkatten, kacirilacak firsat degil. Yetisin bacilar! Yuce rappim, hani dersen ki sevgili kulum katil olmasin, iki insanin gunahina girmesin, bir omur mapus damlarinda curumesin; Gucci'den alisveris yapmak da tedavi edici olabilir. Yarali, zavalli, bicare, terkedilmis bir genc kiz ucurumun kenarindan dondurulebilir. Hayali, umudu bile iyi geldi bak simdiden.

Genc kizdan kastimiz, 28 yasinda, hafif etine dolgun, issiz, yurt disinda yasamasi tercih nedeni ama 3 buyuk sehirde de yasiyor olabilir, sosyal guvencesi olan, evi olan taliplere acik bir sahsiyettir. Ilgilenenlere duyurulur. Talipler, dul yada bosanmis olabilir. Cocugu olmamalidir. Zira, konuyla ilgili kotu bir deneyim vardir, elde fena patlamistir. Bak yine cinnetim depresti. Ibreti alem olsun diye, herkesler duysun bilsin diye o adi, serefsiz hayvanin resmini mi yayinlasam acaba? Koydum bile haaa, saga bakiniz. Ne hayvaniysa iste o, domuzumsu, ayimsi bisey!

12 Haziran 2010 Cumartesi

Sabaha Kadar Dans...


Oglum, nasil bi icki icmek yafu bu? M. dunya kupasi maclarini izlemeye gidiyor her aksam ben de pesinde. Tabi maclar Guney Afrika'da, burasi Asya; saat farki nedeniyle sabah bese kadar mac var. En sevdigim iki sey, icki ve sigaraya vesile oluyor yani. Allah razi olsun dunya kupasi isini organize edenlerden. Olulerine rahmet eylesin gani gani, tuttuklari altin olsun.

Uzuntu ve stresten sol gozum kapandi yine, daha once de olmustu. Kari yiyip, icip, geziyor; oturdugu yerden de soyleniyor diye dusunmeyin; hicbir sey gorundugu gibi olmayabiliyor. C'est la vie...

Hong Kong'da Turk kahvesi icip fal baktirmak, benim gibi akildan noksanlara has bir durum. Neyse, ogretim gorevlisi bir adam girecekmis hayatima, Hayatimin aski olacakmis. Abla, bi git isine, kafa bulma dedim. Ilginc, yakin bir zamana kadar deli gibi asik olabilecegim bir ogretim gorevlisi vardi, artik yok.

11 Haziran 2010 Cuma

Hong Kong'da...

Hong Kong'dan sevgilerle...Dun, dunya kupasi basladi bir ironiyle. Mandela'nin 13 yasindaki torunu oldu acilis konserinden gelirken yaptigi trafik kazasinda. Tum sevinclerimi golgeleyen bir sey olmasi sadece benim basima gelir saniyordum, yanilmisim. Tanrinin farkli mizah anlayisi is basinda yine. Bu aralar iyice bir cozuttu zira. Acilen bir ofke yonetimi seansina katilmasi gerekiyor yada anti depresana ihtiyaci var, egosuna yeniliyor.

Cin turuna cikacaktim, cikamam. Yanimda i. vardi. Oglum, hani Cin dunyanin en ucuz yeriydi len, adam tokatliyor bunlar, dedim. Yer mi Turk cocugu? Ben anladim ki, fakirsen her yerde fakirsin. Sadece, fakirlik skalasindaki yerin degisiyor. Turkiye'de az fakirim, Cin'de daha az fakirim, Italya'da cok fakirim gibi. Delirmisler Allah canimi alsin yada dayak yememisler diyecegim ama duzenli dayak vardir sanirim Cin'de. Yeterli olmamis demek ki. Trenler guvenilir degilmis, yapacak birsey yok, Abbas yolcu. Suursuzlugun en guzel tarafi bu, korkularin olmuyor. Kelle koltukta turizm deyip dusuyorsun yollara. Neymis, Sanghay - Pekin 48 saatmis, eeeeee?
Delinin aklina akil erer mi? Benim vakit sikintim yok, nakit sikintim var deyip devam...Ki, atalarimin at sirtinda gectigi colleri ben trende gecmisim cok mu deyip baglarim konuyu Nihat Dogan tadinda.

Hala cinnetim gitmedi. Bi cinnet gecirsem, iki insan devirsem bana iyi gelecek biliyorum. Basarili, mutlu, iyimser insanlara sinir oluyorum Y. disinda. Etrafimda baska da yok zaten bu niteliklere sahip bir insan. Hmmm, C. var gerci. Onu da cok cok severim. O sadece sansli, Y. basarili ve sansli. Benim etrafimdaki insanlarin genelde tek kurtulus yolu SANStir. Onun disinda duzen, nizam, disiplin, caliskanlik falan filan sadece sansin diger bilesenleridir. Psikopata bagladim, oze donus!

Ben bu yuksek lisans tezinden sonra iyice delirdim. Tamam, normalde de cok akilli degildim ama, issizlik, terkedilmislik, fakirlik,basarisizlik iyice delirtti beni.
Vuyyyyyy, hafakanlar basti yine beni. Kadin programlarina ciksam, sikayet etsem tez danismanimi. Allah bin belasini veresice, boynu bicaklar altinda galasicaaaa diye cigrinsam; faydasi olur mu acep? Bu arada, kendisi hayatimda en gordugum en zarif, en beyefendi, en medeni adamdir. Ruhunda gercek bir yikima sebep olurum, daha toparlanamaz. Gercek bir bilim insanini, bir akademisyeni cokertirim vallaha. Yakinimdakiler bilirler zira, insan yipratma konusunda oldukca iddialiyimdir. Bunu dusunecegim!

9 Haziran 2010 Çarşamba

Yine bir yol...

Yine, yeniden, yeni bir yere. Ne kadar bildik de olsa gittigim yerler...Her yeni yer, yeni bir heyecan!

Cocuklugumda Almancilar vardi. Almanya'ya salca, bulgur, tereyagi ve peynir tasirlardi. Su saat itibariyle, beni de Dortmund Yurdum Spor taraftari Ozlem Ozturk olarak cagirabilirsiniz. Gittigim ulkede valizimi acarlarsa, vergiye tabii tutulabilirim. Muhtemelen, bufe acacagimi dusunecekler. Yada akil noksanligim olduguna kanaat getirirler, ki ben de kendileriyle hem fikirim. Saglikli bir insan Istanbul'dan Hong Kong'a semiz otu, tere, yada kiraz tasir mi? Neyse, gidalarimi kaptirmaktansa, pasaportuma akil hastasi damgasi vurulmasini tercih ederim.

Yollara dusme vakti geldi yine. Cok cok cok mutluyum, gidiyorum buralardan...

thy.jpg