5 Ağustos 2010 Perşembe

Soyleyemediklerim


Simdi bir seyler soylemek lazim. Keske, umudumdan once bitseydi omrum.
Umutsuzluk hastaligina tutuldum, gecmiyor ne yapsam. Cabalarken, ellerimin arasindan kayip gidiyor hayat. Ve caresizlik...
Bitip tukenmeyen bir caresizlik. Ask alindi elimden, is alindi. Siradaki?

Talihsizlikler firtinasi hukum suruyor ruhumda. Sonsuz bir kabusu yasiyorum sanki, uyanamiyorum. En kotu tarafiysa o kabusla yasamaya alistim sanki. Basarisizliklarin, hep yarim kalan islerin, belki istikrarsizligin surukledigi bir limandayim. Bu aralar Meksika Korfezine dusmus bir kus gibi hissediyorum. Ben basimi cikarmaya, gozlerimi acmaya calistikca uzerime uzerime geliyor petrol tabakasi. Kapkara...

Yoruldum, cok yoruldum. Intihar etmek bir secimdir, hayatina son vermek. Belki de son yillarda beni en uzen seye cozum olur. Ne askta ne iste hic soz soyleme hakkim olmadi, benim hayatima baskalari karar verdi. E. bile cekip giderken, benim iyiligimi dusundugunu soyleyecektir muhtemelen. Mumkunse iyilik yapmayin bana artik, n'olur, n"olur, cok canim aciyor. Belki intihar etmek, bir yerden kovulmadan, terkedilmeden, onlar beni gondermeden benim olay mahalini terketmemdir. Istifa etmektir hayat adli muesseseden.

En iyiler genellikle
intihar ederler
sadece kaçmak için
ve o geride kalanlar
asla tam olarak anlayamazlar
neden biri
onlardan kaçmak istesin ki..! der Bukowski...

2 yorum: